Başarılı sinema kariyerinin ardından yoga öğretmenliği ile Organik Zeka konularında çalışmalar yapan Cihangir Yoga’nın kurucu ortaklarından Rebekka Haas Çetin ile sizler için konuştuk.
Annenizin yoga öğretmeni olduğunu öğrenince aile hayatınızı düşledim. Huzur ve neşe dolu bir çocukluk geldi aklıma. Sizden dinlesek?
Büyük bir aile ve 8 kardeşin en küçüğü olarak biraz kayboluyordum. Kalabalığın içinden hayal dünyası içine kaçardım. Bu dünyada çayırlar, otlar, nehirler, atlar ve köpeklerim en yakın arkadaşlarım idi. Okulu sevmedim ve çok arkadaşım da yoktu. Belki utangaç ve sessiz birisi olduğumdan belki de yeterince fazla kardeşim olduğundan dolayı. Kalabalık büyük bir evimiz vardı ve değişik ülkelerden misafirlerimiz olurdu. Babam kocaman bir stüdyoda heykeller yapıyordu. Plaklardan çaldığı klasik müzik, eski bir Bang & Olufsen amplifkatörden yayılırdı. En çok Bach dinlerdi. Katolik idi, sonra kızdı ve dini bıraktı. Bahçe de havuz yaptı Babam. Büyük masada hazırlanan sofralarda orta da bir mum yanar ve yemekten önce özgür bir dua söylenirdi. Akşamları beni de yanına alıp annem yoga ders vermek için değişik yerlere giderdi. Abim motor kazasında öldüğünde hayatımızda büyük bir kesinti oldu. Ergenlikte, oldukça erken kitap okumaya başladım, anlam aramaya başladım, Ken Wilber, Erich Fromm vs. Değişik, çok geleneksel olmayan mutlu bir aile idik.
Yoga öncesinde uzun ve başarılı bir sinema kariyeriniz var. Kameradan beyaz perdeye uzanan bu serüvende hayat nasıldı?
Hayatı yaşamanın en iyi, heyecan dolu yaratıcı yolu sinema dünyasında idi. Benim hayatım film setlerinde geçiyordu. Başka dünya tanımadım ve aramadım. Bu dünya beni bir sarkıt gibi kendisine çekti. Yaratıcı insanlar ile birlikte güzel şeyler gerçekleştirmek bana göreydi ve gerçekten güzeldi. Dünyayı gezdim, mekanlar araştırdım. Bir sürü harika insanla tanıştım. Daha sonra içlerinden birisi eşim ve çocuklarımın babası oldu. Film setlerini özlüyorum. Güzel ama yorucu bir hayattı. Sinema hikâye anlatmak demek tıpkı modern mitoloji gibi. Kendinizi hikayedeki karakterlerin davranışlarıyla tanırsınız. Bu harika bir çağrıdır.
Sinema kariyerinizden yoga kariyerine geçiş nasıl oldu? Bir gün aniden mi oldu bu değişim yoksa zaten içinizde hep bir yoga öğretmeni var mıydı?
Film işlerini bırakmaya bir pazar günü karar verdim. Aniden ve gözyaşlarıyla. Setlerde zorluk yaşamaya başlamıştım. En çok reklam çekimlerinde, üzerimdeki sorumluluk yük gibi gelmeye başlamıştı. Çocuklarım ile yeterince zaman geçiremiyordum. Ayrıca çok zor şartlarda çekim yapılıyordu. Kendime birden “Ben burada ne yapıyorum” diye sordum. Gecenin ortasında, kameranın arkasında, vinç üstünde ve yağmur altındaydım. Ve ertesi sabah post prodüksiyon için Berlin veya Londra’ya uçmam gerekiyordu. Hem de çocuklarımın evde bana ihtiyacı varken. Doğuştan bir yoga öğretmenliği yok bende. Kariyer olarak da hiç görmedim. Çünkü yogayı hayatı yaşamanın yolu olarak görüyorum. Manevi boyuta açık, farkındalık ile yaşamak, kibar olmak, bilinmeyen yönlerinizle tanışmak için bir yol. Böylece davranışlarınıza hakim olmak, manevi boyuta açılmak mümkün.
Şimdiki kariyerinizi daha önceki iş hayatınızla kıyasladığınızda aradaki farkı nasıl anlatırsınız?
Önceki işim bir kariyer idi. Güzel para kazanıyordum ve kendime zarar verecek kadar çok çalışıyordum. Hatta sevmediğim işleri de yapmak zorundaydım. Kendime yeterince bakmadım. Hatta bu kavram hayatımda yoktu o zaman. Hayat böyle olmalı, doğrusu bu, stresle yaşamak onurlu bir şey diye düşünüyordum. Kendimi işimdeki başarılarımla tanımladım. Her şey çok masumdu, film sektörünü seviyordum. Ama birden hep aynı yöne giden bir trende gibi istemediğim bir durumda yaşamaya başladığımı fark ettim. İnsanın kıyameti bu zaten. Otopilot ile ilerliyoruz ve dikkat etmiyoruz. Tren gibi gidemeyiz, bazen istasyonda inmek ve etrafa durup bakmak lazım. Güzel bir istasyon da durup nefes alabiliriz. Her şeyi doğru yaptım, ama ne oldu? Şimdiki durum farklı. Her gün yeni beyaz bir sayfa gibi. Dün söylediklerim bugün eski oldu. Ben de her gün yeni insan olarak kalkıyorum, sabit bir değer veya karakteristik yok. O şekilde yaşamın doğal gerçek dokusuna daha yakın oluyorum. Sıvı gibi ve sürekli değişen hayat.
Bir nehir yüzeyinde dal gibi, direnç olmadan akımla yüzer ve dans eder. Hız yok. Bilinç var.
İlginç aslında, daha canlı hissediyorum kendimi. Herhangi rastgele bir şeyden heyecan alabilirim. Her şeyi ilginç bulabilirim. İlişkiler değişti, mesela oğlumu, eşimi, annemi veya tanımadığım bir insanı gerçekten dinlemek için isteğim var. Zihnim dağılmıyor.
Bir yoga öğretmeni hep huzur ve dinginlik içinde mi yaşar yoksa zaman zaman tempo sizi de yoruyor mu?
Beni tanıyanlar bilir, ben bayağı öfkeli olabilirim, duygusal tepki verebilirim. Bazen lazım.
Böyle hep dingin olmak diye bir amaç yok! Bana sorarsan sürekli dingin bir insan hayattan kopuktur. Psikolojide buna ayrışma (dissosiation) deniyor. Saklanmış duygular hastalıklara uzanan çok büyük problemler yaratabiliyor. Ama doğrusu eskisine göre daha düzenli, strese karşı daha esnek ve dayanıklıyım. Stres psikolojik olabiliyor, duygusal veya fiziksel. Hayat zorluklar ile geliyor. Bunu karşılamak için güç ve esneklik gerekiyor. Özellikle başka insanlar bazen cehennemdir. Bilinçsiz insanlarla nasıl başa çıktığın önemli bir konu. Onların seviyesinde değil başka bir seviyede iletişim kurmak gerekiyor. Mesela anlayış ile. O insanın zor bir şey yaşamış olduğunu, belki anksiyetesi olduğunu bu yüzden kötü davrandığını anlamak lazım. Öyle baktığında en “kötü” insanın içinde iyilik olduğunu anlayacaksın, işte bu bir devrim. Ön şartlar var, dengeli sinir sistemi sahibi olan kişi ve egosu ön planda olmayan kişi böyle bir anlayışa sahip olabiliyor. Ama ve bu çok önemli, bazen durumlar da başka bir davranış ister. Anlayış değil fakat kendinin sınırlarını gösterebilmek, belki hayır demek lazım. Hatta bazen bu insandan uzaklaşmak, ayrılmak bile gerekebilir. Bu duruma ve kişisel gelişim seviyenize bağlı olarak farklılık gösterir. Hangisi doğru? Bu çok önemli bir soru, kolay değil. Bu bilinci öğrenmek için yoga iyi bir başlangıç ve önemli bir ilk adım. Sonraki gerekli adımlar kendi kendisi oluşturuyor. Önümüzde sanki bir yol açılıyor gibi.
Dünyanın farklı yerlerinde yoga yaptığınızı, farklı dillerde yoga felsefesi kitapları okuduğunuzu biliyorum. Türkiye’de yoga nasıl? Batı’dan ya da Doğu ülkelerinden farkı var mı?
Bir süre değişik yoga teknikleri ile tanıştım ve yaptım. Hindistan’dan Amerika’ya kadar yogayı araştırdım. Farklı hocalarla tanıştım, konferanslara, eğitimlere, Ashramlara ve festivallare katıldım. Değişik metotlar ve hocalar ile çalışmayı herkese tavsiye ediyorum. Yoganın yanında modern bilimsel klinik protokol, pozitif psikoloji, nörobilimi ve biyoloji üzerine dayalı Organic Intelligence (OI- Organik Zeka) okudum. Bireysel seanslar veriyorum. Cihangir Yoga stüdyolarındaki ortağım Chris Chavez tarafından geliştiren Cihangir Yoga Metodu iyi. Çünkü çalışıyor, işe yarıyor. Bir ders bir yolculuk gibi, öğrenciyi bütünlüklü durumuna getiriyor. Bu sayede iyi hissediyorsun, rahat ve enerjik oluyorsun. Türkiye’deki yoga Avrupa’dan daha gelişmiş ve bilgili. Mesela bizim hocalarımızın çoğu travma konusunda deneyimli. Almanya’da çok kolay bu kadar iyi yoga hocası bulamazsın.
Sizin derslerinizde çok güzel bir enerji var. Öğrenciniz olarak bunu deneyimlediğim için rahatlıkla söyleyebilirim. Kendi yoga tarzınızı anlatmanızı istesek?
Teşekkürler Aslı. Güzel enerji var demene sevindim, yeter bana. Sanırım benim hayat deneyimim derslerime akıyor. Sinir sistemi ve travma çalışmasını inceledim ve bu derslerimi zenginleştiriyor. Benim yoga stilim; basit, (geleneksel) ruh ve kalp ile bağ kuran ve tuz gibi, her zaman küçük zor pozlar ile bezeli.
Çok güzel ve zarif bir kadınsınız. Sizin güzellik anlayışınızı sorsak?
Ah, çok fazla güzellik türü var. Fiziksel güzellik elbette aynı zamanda bir insanın gözünden parlayan masumiyet, derinlik, zeka, sıcaklık veya açıklık.
Eğer bir kişi içsel büyüyle temas halindeyse, onun güzelliğini algıladığımız şey budur. Gözlerdeki bir parıltı, yüze, bakışa, duruşa, yürüyüşe ve sese yansır. Gerçek güzellik bilinç’in yani. Bir papatya en güzel çiçek olabilir.
Yoga salonlarında neden hep zayıf insanlar var sizce?
Durum bu mu? Belki zayıf olmayan insanlar gelmeye cesaret edemiyorlar. Ama eğer öyleyse yoga hedefini kaçıracak. Cihangir Yoga’nın sloganı “Herkese Yoga”. Bu bir gerçek, hiçbir moda bunu değişmez! . Youtube kanalımız var artık! Videoları ben çekiyorum ve bu sayede herkes her yerde Türkçe yoga dersi yapabilir.
Bir gününüz nasıl geçer?
Günün ilk 1-2 saat kutsaldır. Saat 6 gibi gün doğumu için çatı katına gidiyorum. Zencefilli zerdeçal çayı yanımda yerde oturuyorum. Meditasyon, bazen nefes çalışmaları yapıyorum. Bu günlerde Wim Hof metodunu yapıyorum, göğe bakıyorum. Kuşlar o saatte deliriyorlar, çok çok hoşuma gidiyor. Güzel kitaplarımdan okuyorum, not alıyorum ve esneme hareketleri yapıyorum. Sonra başlayan gün için her şeye hazır oluyor.
Çantanızın içinde neler var?
Beats kulaklık, cüzdan, saç tokam, dudak nemlendiricim, kürdan, Doterra Rose Oil, kalem ve Iphone oluyor.