Evet, evet! Gerçekten de çok güzelsiniz. Kiminiz kısa boyuyla, kiminiz uzun boyuyla, kiminiz göbeğiyle, kiminiz ince beliyle, kiminiz ince bacaklarıyla, kiminiz kalın bacaklarıyla, kiminiz sarı saçıyla, kiminiz kızıl saçıyla, kiminiz hiç boyamadığı beyazlarıyla, kiminiz yeşil gözleriyle, kiminiz kahve gözleriyle, kiminiz diş telleriyle, kiminiz gözlükleriyle, kiminiz lensleriyle, kiminiz yaptırdığı estetik dokunuşlarıyla gerçekten hepiniz çok güzelsiniz. Evet, belki şu an bir güzellik yarışmasına katılsanız sizi birinci seçmeyecekler, çok haklısınız. Aman canım, ne olmuş sanki! Yunan mitolojisindeki ilk güzellik yarışması bile şaibeli. 'Şaibeli' derken; işin içinde rüşvet var! Yani birinin sizi güzel ilan etmesi, zaman zaman kendi çıkarlarıyla ilgili olabilir. Vallahi bunu ben demiyorum. Romalı şair Ovidius diyor. O nedenle önemli olan, kendi güzelliğinizi ilan etmeniz. Toplanın yamacıma da size Afrodit'in "Güzellik Tanrıçası" unvanını nasıl aldığını anlatayım.
"En Güzel Olana..."
Tanrıların Kraliçesi Hera ile evli olmasına rağmen neredeyse önüne çıkan bütün dişilerle ilişki yaşamak isteyen Tanrıların Kralı Zeus, Su Tanrıçası Thetis'i de gözüne kestirir. O sırada Posedion da Thetis'e abayı yakar. Ne var ki bir kâhine (bir anlatıma göre tanrıça Themis'e, bir başkasına göre Prometheus'a) göre; Thetis lanetlidir: Doğuracağı çocuk, babasından daha güçlü olacaktır. "Ya benimsin ya kara toprağın!" diyen Zeus, gücünü kaptırmayı göze alamayınca seçimini topraktan yana kullanır ve Thetis'i bir ölümlü olan Phthia Kralı ile evlendirmeye karar verir. Tanrılar Kralı Zeus, Tesalya'da Pelion Dağı'nı düğün salonuna çevrilir ve konu komşu, akrabalar, tanrılar, periler; kim varsa herkesi düğüne davet eder. Bir kişi hariç: Fitne ve Fesat Tanrısı Eris! E, Dünya küçük yer. Eris, sadece kendisinin düğüne davet edilmediğini çok geçmeden anlar ve düğünün tam ortasına ekeceği fitne- fesat tohumlarını hazırlar. Üzerinde "En Güzel Olana" yazan altın elmayı Hera, Athena ve Afrodit'in önüne yuvarlar. Elmaya sahip olmak isteyen üç tanrıça, "en güzeli" seçmesi için Zeus'a gözlerini diker. Zeus, bu seçimden kendisini sıyırmak için bir hinlik düşünür ve tanrı olması nedeniyle tarafsız seçim yapamayacağını, kimin gerçekten güzel olduğuna tarafsız olarak karar verebilecek kişinin ancak soylu bir ölümlü olabileceğini söyler. Haberci Tanrı Hermes'i çağıran Zeus, "Hera, Athena ve Afrodit'i yanına al ve onları hızla İda Dağı'nda çobanlık yapan Paris'in yanına götür. Seçimi o yapsın." der.
Bu arada Paris, sıradan bir genç değil, haberiniz olsun. Kendisi, Truva Kralı Priamos’un kayıp oğlu. Sıra dışı güzelliği, zekâsı ve fiziksel gücüyle asilzadelik paçalarından akıyor, yani.
Hermes ve süslü püslü üç güzel tanrıça, Paris'i dağın en yüksek tepesinde sürüsünü otlatırken bulur. Tanrıların Habercisi, Paris'e yaklaşıp hem altın elmayı hem de Zeus'un mesajını verir:
"Yakışıklı olduğun kadar gönül işlerinden de anladığın için Zeus, üç tanrıçadan en güzelini seçmeni emrediyor."
Afallayan Paris; "Çoban aklımla tanrısal güzelliğin en iyisine nasıl karar veririm. Ben bu elmayı üçünüze eşit paylaştırayım." dese de Kıvrak zekâlı Hermes bu çakallığa pabuç bırakmaz:
"Ulu Zeus'un sözünün üstüne söz söylemezsin. Bu işi nasıl çözeceğin konusunda ise benden hiç tavsiye bekleme, çünkü veremem. Sen zeki adamsın. Kullan kafanı."
Kurbanlık koyun gibi gözlerini tanrıçalara diken Paris, seçim sonunda paçayı kurtarabilmek için, "Ben aptalca hatalar yapan sıradan bir insan evladıyım. Yalvarırım kaybeden tanrıçalar bana öfkelenmesin." der. Üç tanrıça, seçim sonunda Paris'in kararına saygı duyacaklarını söylerler. Hermes'e dönen Paris, "Onları bu halleriyle mi değerlendireceğim, yoksa çıplak mı?" diye sorar. Bıyık altı gülen Hermes cevap verir:
"Yarışmanın kurallarını sen belirleyeceksin."
Paris, tanrıçaları çıplak değerlendirmek ister. Hermes de tanrıçalara soyunmalarını söyler ve kibarca onlara sırtını döner. Tanrıçalar kısa sürede soyunur. Adalet Tanrıçası Athena, haksızlık olmaması için Afrodit'in, herkesi kendisine âşık eden sihirli kemeri belinden çıkarmasını ister. Afrodit durur mu? Yapıştırır cevabı:
"Pekâlâ. Sen de miğferini çıkarırsan dediğini yaparım; o olmadan tam bir gudubetsin."
Paris’in Yargısı, Peter Paul Rubens
Paris, tanrıçaların atışmalarından kafası karışmasın diye onları teker teker değerlendirmek ister:
"Kutsal Hera! Diğer tanrıçalar bizi bir süre yalnız bırakma iyiliğinde bulunabilirler mi acaba?"
Paris ile baş başa kalan Hera, etrafında dönerek endamını sergileyerek Paris'e yem atar:
"Beni iyice incele. Unutma ki beni seçersen seni tüm Asya'nın efendisi ve dünyanın en zengin adamı yaparım."
Gururlu Paris, rüşveti kibarca reddeder ve sıradaki Tanrıça Athena'yı yanına davet eder. Athena da Hera gibi vaatte bulunur:
"Eğer ödülü bana verecek kadar sağduyulu olursan seni girdiğin bütün savaşlardan zaferle çıkarmakla kalmam, aynı zamanda dünyanın en yakışıklı ve bilge adamı da yaparım."
Çekirge Paris, adil olacağını söyleyerek kendisine vadedilen ikinci rüşvetin de üzerinden kibarca atlamayı becerir. Sıra Afrodit'e geldiğinde ise bizim gururlu ve adil çekirgeden eser kalmaz. Afrodit, Paris'in yanına sokulur. Paris utancından kıpkırmızı olur. Paris'in kıvama geldiğini gören Afrodit konuşmaya başlar:
"Hiçbir detayı atlama. İyice bak. Seni görür görmez dedim ki: Of! Frigya'nın en yakışıklı adamı neden bu salak sığırların peşinde ömrünü harcıyor? Şehirde yaşamak varken Paris bunu neden yapıyorsun kendine? Benim kadar güzel ve en az benim kadar tutkulu bir kadınla, mesela Spartalı Helen ile evlensen ne kaybedersin ki? Helen seni bir kere görse eminim senin için evini, ailesini, her şeyi bırakır. Herhalde Helen'i biliyorsundur."
Helen'i tanımayan Paris, Afrodit'ten onu anlatmasını rica eder. Afrodit de memnuniyetle anlatır:
"Helen sarışın ve narin tenlidir. Kuğu yumurtasından dünyaya geldiği için babasının Zeus olduğunu söyleyebilir. Avlanmayı ve güreşi sever. Yunanistan'ın bütün prensleri ona talip oldu. O ise Ulu Kral Agememnon'un kardeşi Menelaos ile evlendi ama bu küçük bir detay. İstersen onu elde edebilirsin."
Paris şaşırır:
"Evliyse nasıl benimle evlenir?"
Tanrıça Afrodit neler yapabileceğinden emindir:
"Aman canım. Ne kadar da safsın! Bu tür işleri ayarlamanın benim tanrısal görevim olduğundan hiç mi haberin yok?" Bence sen Yunanistan'a geç. Oğlum Eros da sana rehberlik etsin. Helen seni bir görsün; bak sana nasıl da âşık oluyor."
Paris, Afrodit'in sözlerinden emin olmak ister:
"Buna yemin eder misin?"
Afrodit yemin edince Paris'te ne gurur kalır ne adalet. Üçüncü rüşvetin büyüsüne kapılan çekirge Paris böylece altın elmayı Afrodit'e uzatır. Paris bu kararıyla sadece Hera ve Athena'nın nefretini üzerine çekmekle kalmaz, Helen ile kaçarak öfkelendirdiği Menelaos'un yaklaşık 10 yıl süren ve yüzyıllarca konuşulan Truva Savaşı'nın fitilini ateşlemesine neden olur. Afrodit ise aldığı altın elma ile sahip olduğu "Güzellik Tanrıçası" unvanının tadını çıkarır.
Venüs’ün Doğuşu - Sandro Botticelli
Ey güzeller güzeli Afrodit (Roma mitolojisindeki adı: Venüs)! Bazen bir arkeoloji kazısında; tıknaz boylu, koca kalçalı ve koca memeli bir heykelcik olarak çıktın karşımıza, bazen ise bir tabloda; uzun boylu, ayva göbekli ve upuzun sarı saçlarınla. Afrodit, Afrodit söyle bana! Hangi hâlini daha güzel buldun bu dünyada?
Wilendorf Venüsü, M.Ö. 20000, Kireç Taşı, 11 cm
Afrodit şu an bize cevap veremez ama doğum haritamızdaki Venüs, hangi hâlimizle kendimizi daha çok beğenebileceğimizi, daha güzel bulabileceğimizi bize söyleyebilir.