Müzik hepimizin hayatında olmazsa olmaz bir unsur. Geçtiğimiz yazılarımda müzik ve yaşam gibi konulara ve bağlantılara değindik. Evet müzik hayatımızın bu kadar içinde. Mutluyken , hüzünlüyken ya da stresliyken dinlediğimiz bir parça veya o esnada kulağımıza gelen bir melodi resmen o duygu ile bağlantılı olabiliyor bizim için. Sonrasında da her duyduğumuzda bizi o duygu durumuna götürebiliyor, ya da yüzümüzü gülümsetebiliyor adeta. Benim için belli anları donduran , adeta film sahnesine döndüren melodiler, eserler var mesela.Her zaman bildiğim , quartet grupları ile çaldığımız Albinoni ‘nin Adagio G minor eserini öyle bir zamanda dinledim ki o an başka bir ana dönüşmüştü sanki, ve ondan sonrada hep o an ,o hissiyat , müzikle o yaylıların cressendo’ larıyla anıldı zihnimde. Çalışma ortamımızı arka planda çalan bir müzik ile daha keyifli , uyku alanımızı ise daha konforlu hale getirebiliyoruz hatta. Müziğin bir çok açıdan insan hayatını olumlu etkilediğini biliyoruz. Bunlardan bazıları çocukların uyku düzenlerinin oluşturulması, oyun alanlarındaki ortamın kalitesinin arttırılması ,kulak eğitimlerinin pekiştirilmesi iken yetişkinlerde ise strese bağlı olumsuz hislerin azaltılması , yine uykuya geçişte rahatlık, çalışma esnasında odaklanmanın arttırılması ,duyguların melodiler ile ifade edilmesi, özel eğitimlerde müzikten yararlanılması vb… özellikleri sayabiliriz.Peki müzik ile bu kadar duygusal bağ kurabiliyorsak bizi üzen yaralayan duygularımızı, yaşamda bizi zorlayan stres ve kaygı gibi durumları , bizimle yaşam yolculuğumuzda gelmesini istemediğimiz travmalarımızı müzik aracılığı ile iyileştirebiliyor muyuz ? Bu sorunun cevabını düşünürken mesleki anlamda müzisyen kimliğinin yanı sıra özel alanlarda da çalışmalarını yürüten uzman arkadaşlarımın fikirlerini almak ve deneyimlerini sormak istedim. Öncelikle müzik ile iyileşmek dediğimizde çoğunlukla merak konusu olan “Müzik Terapisi” akla geliyor. Bu konu ile alakalı Dr. Bilge Pirondini’nin görüşlerini paylaşmak isterim. Kendisi müzik eğitimi bilimcisi ve Milanoda müziksel farkındalık ve psikomotrisite (beynin hareket yoluyla aktive edilmesi) temelli erken cocukluk dil eğitimi modelini kurmuş. Erken çocuklukta zeka ve dikkat gelişimi, duygu düzenleme ve somatik farkındalık alanında müzik terapi çalışmaları yürütüyor.

Zeynep Bulgulu Asrar: Bilge hanım bize biraz neler yaptığınızı ve müzik terapisi tam olarak nedir bahseder misiniz?

Dr. Bilge Pirondini : “Ben 2017 yılından beri İtalya’da psikomotrisite yani beynin hareket ile aktive edilmesi yani “musical mindfulness” dediğimiz müziksel farkındalık temalı eğitim içerikleri projeleri yürütüyorum. Bu projede mindfulness kavramının içine “Müzik Terapi” de giriyor. Müzik terapisi “self regulation” yani öz düzenleme disiplinine katkıda bulunuyor. Çünkü müziğin yatıştırıcı, sakinleştirici ve zihni aktive edici yönü dikkatimizi istediğimiz yere bilinçli bir yöne vermede önemli bir etken.”

Zeynep Bulgulu Asrar: Peki , çocuk müzik terapisi kapsamında öz düzenleme becerilerini düzenlemek için neler ,öğrenir ve çalışır?

Dr. Bilge Pirondini: “Özellikle terapi konusu ele alındığında bazı frekanslarla nörosound kavramının içerisinde beyni stimile eden beynin sağ ve sol hemisferini dengeleyen ses teknolojisinden yararlanılır. Bu teknoloji aynı zamanda e-m-d-r dediğimiz psikoterapi tedavisinde kullanılan bir müzik etkenidir. İkinci olarak ses terapisinden bahsedelim. Melodik entonasyonel terapi , konuşma terapisi, ve bunun yanında enstrümanla ve sesin etkin kullanımıyla elde edilen etkiler var. Bu etkilerde enstrüman çalma yolu ile çocuk kendisini dışa vurumcu olarak ifade etme şansına erişir. Ritm duygusunun beden üzerinde yatıştırıcı ve somatik deneyimlemeyi tetikleyici etkisi vardır.(Bedenle kurulan bağ) Travma sonrası çocuk ve yetişkinler bedenleri ve duygularıyla kurdukları bağı kaybedebilirler. Burada ritm , ses birimleri ve hatta dilin içerisindeki fonoloji minik ses birimleri kullanılır.”

Zeynep Bulgulu Asrar: Herkesin travması , endişesi, korkusu olabilir, özellikle de afet, vefat vb konular sonrası yetişkin ya da çocuk olsun bu bağlamda müzik terapisinin iyileştiriciğinden büyük travmalar sonrasında faydalanmak mümkün mü ? Bu konu ile ilgili yapılan çalışmalar var mı ve sizin uygulama önerileriniz nelerdir?

Dr.Bilge Pirondini : “Büyük Japonya ve Çin depreminin ardından bu ülkelerde , Avrupa’da ve Amerika’da yapılan çalışmalarda insanların bir çok psikoterapi yöntemine yanıt veremediği görülmüş. Çünkü bu travma 5 ile 10 yıl bile sürebilen titizlikle çalışılması gereken büyük bir travma. Özellikle deprem travması insanın somatik deneyimlemesine gelen bedeniyle olan bağına gelen bir sarsıntı. Yerin ayaklarından kayması, insanda zemin kayganlığı ve yaşama olan güvensizliğin tetiklenmesinde maalesef çok etkili. Bir çok psikoterapinin işe yaramadığı ama müzik terapi ile tedaviye devam edilebildiği vakalar gözlemlenmiş. Çünkü o kadar travmatize oluyorki insan konuşmaya gücü yok, yaşadığı bu büyük etkiyi kelimelere dökebilecek durumda değil. İşte burada müzik terapi devreye giriyor. Müzik terapi bizim kültürümüzde eski yıllardan beri uygulanıyor aslında. Osmanlı’da insanları ipek yorganlara sarıp, bedenlerini ısıtıcı bir ateş yakarak onlara su sesi dinletilmiş ve kendilerini şarkı ile ifade etmelerine destek olunmuştur. Bakın travmanın ilk çıkış noktası sestir. İnsan bağırır, çığlık atar korkutucu sesler ile o içindeki travmayı yüreğindeki acıyı atmaya çalışır. Bunun bir sonraki aşamasıda yine sesle ilgilidir kişi oturur göğsüne vurur. Göğsümüzde tinus bezimiz vardır bu müzik terapisinde de kullanılır. Özellikle beden perküsyonu seanslarında bu bezin aktive edilmesi için buraya vurulur, ritm tutulur ve şarkı söylenir. İşte bu da ağıttır. Aslında müzik terapisi olmayan bir şeyi icat etmemiştir. Insanın kendini sesle melodi ve ritmle ifade edebilme becerisini alıp sisteme oturtmuş bir bilimdir.”

Zeynep Bulgulu Asrar : Çok kapsamlı ve sistematik bir çalışma olduğunu detaylıca anlattınız. Peki böyle zorlu dönemlerde , travmanın etkisine yönelik daha iyi hissetmek için bir müzik terapistine görünmeden nasıl müziğin iyileştiriciliğinden faydalanabiliriz?

Dr. Bilge Pirondini : “En basitinden müzik dinlemek çok önemli. Tarz olarak sizi rahatlatan , duygularınızı uyandıran bir tür olabilir. Ağlamaya mı ihtiyacınız var , sizi ne etkiler. Ben depremin ilk günlerinde oturup beni çok ağlatan türküler dinledim , uzaktayım vatanımla bağ kurup insanların acılarıyla bağ kurmaya çalıştım. Ağlattım kendimi müzikle. İlla müziğin rahatlatmasını beklemek zorunda değiliz , müziğe alan yaratmamız yeterli. Göğsümüze kalbimize masaj yaparak belki oradan bir inilti çıkar mı? Ki buna Teta meditasyonu ,kalp şarkısı meditasyonu denir. Teta meditasyonunun kalbi uyandırcı yenileyici olduğu söylenir. Ben sıklıkla derslerimde öğrencilerimin sıkışmışlık anlarında bunu yaparım. Sesle bağ kurmak ,dikkatimizi sese vermek. Doğaya çıkıp duyduğumuz hayvan seslerine dikkatimizi vermek ki genelde kuş sesi duyarız. Bu kuş seslerinin kendi aralarında olan dille insanın bağ kurduğu hikayesi söz konusu ve bu konuda çok fazla çalışma var. Ve çevremizde olan sesleri dinlemekte çok önemli. Örneğin ; su sesi dinlemek. Bulaşık yıkarken su ile oynayın , çay karıştırırken… Eğer çocuklarla çalışıyorsanız iki tasa su doldurun suları birinden ötekine boşaltın. Sesle olan bağımızı kuvvetlendirecek herhangi bir minik basit aktivite size iyi gelecektir. Kendinizi bu konuda yetkin hissetmiyor olabilirsiniz, illaki bu işin bir enstruman ve uzman ile yapılması gerektiğini düşünüyor olabilirsiniz bilinki müzikten yaralanma gücü her insanın içinde var.Gün içerisinde sesle bağımızı güçlendirerek müzik terapinin en temel unsurundan yararlanabiliriz. Şarkı söylemek, şarkı dinlemek ,ağlama ihtiyacımızı giderebilecek şarkılara yönelmek, belkide bedenin hareket ihtiyacına göre dans ettirirci şarkılar dinlemek ama burada kendimize izin vermek. Şu an bunun sırası değil ağlamayayım dans etmeyeyim , bunun sırası gibi zaman hesabı yapmamak. Öncelikle kalbiyle bağlantısı olan insan bunun zamanının hesabını yapmaz. Çünkü bu çok beklenmedik zamanlarda gelir, bir anda içinizden dans etmek gelebilir. İşte o ilhamı yakalamak önemlidir. Bu güç herkesin içinde var. Müzik terapisiyle alakalı bir şeyler okumak ,bir şeyler dinlemek bu konu hakkındaki farkındalığınızı arttırır. Evde çocuklarla çalışıyorsanız birlikte ritm denemeleri yapmak ,bir şeyler çizerek söylemek, şiir okumak , beden perküsyonu denemeleri ile geneliyle sanata yönlendirirsek ilgiyi bunların hepsi terapötik özellikle çok kıymetli insana dair işler.” Sevgili Dr. Bilge Pirondini müzik terapisini anlatırken , hepimiz için faydalı ve basit olacak uygulamalı bilgiler verdi. Travma olsun ya da olmasın müzik her alanda her zaman ruha, hayata dokunuyor. Ünlü müzisyen Ludwig Van Beethoven’ın bir dönem işitme sorunu yaşadığını hepiniz bilirsiniz. Peki o besteler nasıl çıktı ortaya ? Müzik ile iyileşmek ve gelişmek konusunu bir başka açıdan daha ele alacak olursak. Uzun yıllardır İşitme Engelli bireyler ile müzik çalışmaları yapan Funda Ceylan’dan bu özel alanda neler yapılıyor, müzik nasıl bu engelleri aşmada destek oluyor bir de bunu öğrenelim.

Zeynep Bulgulu Asrar: Sayın Funda hanım yaptığınız çalışmalar müzikle gelişmek adına çok kıymetli, bize kendinizi ve çalışmalarınızı anlatır mısınız?

Funda Ceylan: “13 yılı aşkın süredir farklı derecelerde işitme kaybına sahip bireylerle çalışıyorum. İşitme engellilerde müzik ile ilgili birçok projede yer aldım. Yüksek lisans tezim ve hakemli dergilerde yayınlanmış birçok makalem bu konu ile ilgili. Almış olduğum Müzik terapi eğitimi sayesinde işitme engelliler ile müzik eğitimi çalışmalarımın yanında müzik terapi çalışmaları da yapıyorum. Şu anda da Milli Eğitim Bakanlığına bağlı bir işitme engelliler ortaokulunda çalışmalarımı sürdürüyorum. Bu okulda işitme engelli öğrencilerimin özelliklerine uygun olarak hazırladığımız Bireysel Eğitim Planları sayesinde her öğrencinin ihtiyacına uygun şekilde eğitim yapabilme imkanına sahip oluyoruz. İşitme engelliler okulunda çalıştığım için öğrencilerimin çoğu ileri düzeyde işitme engeline sahipler ve tamamına yakını yalnızca işaret dilini kullanıyor. Bu nedenle derslerde işaret dilini de kullanarak iletişim kuruyoruz. Öğrencilerime piyano, gitar gibi çalgıları ve ritim çalgılarını bireysel olarak öğretiyorum. Bunun dışında tüm öğrencilerim melodika çalıyorlar. Çeşitli düzeylerde piyano çalabilen öğrencilerim var. Total işitme kayıplı olduğu halde ileri düzeyde piyano çalabilen ve çok sayıda konserler vermiş olan öğrencilerimin de bulunduğunu belirtmek isterim.”

Zeynep Bulgulu Asrar: Sayın Funda hanım bize çalışma alanınızdan , kapsamından bahseder misiniz?

Funda Ceylan: "Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliğine göre işitme engelli birey; işitme duyarlılığının kısmen ya da tamamen kaybı nedeniyle özel eğitim ve destek eğitime ihtiyaç duyan bireyi ifade etmektedir. İşitme engeli hafif derecelerde olabileceği gibi çok ileri derecelerde de olabilmektedir. Kaybın türü ve derecesi ne olursa olsun işitme engelli bireylerin ihtiyaçlarına uygun olan özel eğitim hizmetleri ile desteklenmeleri gerekmektedir.”

Zeynep Bulgulu Asrar: Peki , müzik aracılığı ile işitme engelli bireylerde nasıl faydalar sağlanabiliyor ? Ayrıca müzik eğitiminden faydalanılması için bir koşul var mı?

Funda Ceylan: “Müzik, işitme engelli bireylerin işitsel rehabilitasyonlarında, eğitimlerinde kullanılabilen etkili bir yöntemdir. Müzik, İşitme engelli bireylerin toplumsal yaşam becerilerinin, dil ve konuşma becerilerinin, öz bakım becerilerinin , sosyal, duygusal, bedensel, zihinsel gelişim alanlarının desteklenmesinde etkili olabilen bir araçtır. Kendi yaptığım çalışmalarda da müziğin işitme engelli bireyler üzerindeki olumlu etkilerini ve işitme engellilerin doğru şekilde planlanarak uygulanan müzik etkinliklerinden zevk aldıklarını, fayda sağlayabildiklerini gözlemlemekteyim.İşitme engelli bireyler için erken tanı, erken cihazlandırma ve erken eğitim çok önemlidir bu olanaklardan faydalanmış olan bireyler özellikle sözel iletişim becerilerini daha iyi kullanabilme fırsatını yakalayabilir, söz konusu olan müziğin iyileştirici yönünden ve eğitsel yönünden daha erken yaşlarda uygun cihazları kullanarak yararlanmaya başlayabilirler. İşitme engelli bireylerle yapılan müzik çalışmalarında bireyin sahip olduğu işitme kalıntılarından faydalanabilmek oldukça önemlidir.İşitme engelli bireyler ile yapılacak olan sesleri dinleme, tanıma, ayırt etme çalışmaları hem eğitsel hem de terapötik yönden fayda sağlayabilen çalışmalardır. İleri derecede işitme kaybı olanlarda ve total işitme kaybına sahip bireylerde ise titreşimlerden, müziği vücudun çeşitli bölümlerinde hissedebilme çalışmalarından faydalanmak gerekmektedir.”

Zeynep Bulgulu Asrar: Sizin bir ritm grubu kurduğunuzu biliyorum. Müzik ile kendini bulmak, konserler vermek işitme engelli bireylerin ve çocukların gelişiminde ne katkılar sağladı, yaşadığınız özel bir anınız var mı? Deneyimlerinizden bahseder misiniz.

Funda Ceylan: “Tamamı işitme engelli öğrencilerden oluşan “Fısıltı Ritim Grubu” ‘nun da müziğin engel tanımadığının en güzel göstergelerinden biri olduğunu söyleyebilirim. Fısıltı ritim grubunu okula ilk atandığım yıllarda öğrencilerim ile birlikte kurduk. Başlarda çok küçük ve basit ritim parçaları ile başladığımız çalışmalar zaman içinde profesyonellik kazandı ve süreç içinde birçok resmi ve özel kurum ve kuruluşun düzenlediği organizasyonda konser verme şansına sahip olduk. Bugüne kadar 150’nin üzerinde konser verdik. Zaman içinde çalışmalarımız ile ilgili birçok ödül aldık ve gerçekleştirdiğimiz çalışmalar sayesinde bir iletişim firmasının hikayemizi anlatan reklam filminde de yeralma fırsatını yakaladık. Grup üyeleri birbirleri ile son derece uyum içinde çalabiliyor hatta bugüne kadar Fısıltı Ritim Grubu’ nun konserlerini izleyen birçok kişi grup üyelerinin işitme engelli olduklarına inanamadıklarını belirten yorumlar yaptılar. Bu çalışmalar işitme engelli çocuklarımızın başarma duygusunu yaşamalarına yardımcı olmaktadır. Velilerimizden ve öğrencilerin dersine giren farklı branşlardaki öğretmenlerimizden de müzik çalışmalarına katılan öğrencilerin akademik başarılarının daha da yükseldiği, özgüven gelişimlerinin arttığı ile ilgili dönütler alıyoruz." “Son olarak şunu söylemek isterim, yıllardır müziğin işitme engelli çocuklar üzerindeki olumlu etkilerini görebileceğim birçok olaya şahit oldum, birçok güzel projede yer aldım ancak özellikle bahsetmek istediğim bir çalışma var. Daha önce de bahsettiğim gibi öğrencilerimin tamamına yakını işaret dilini kullanıyor ve bu durum işitme engellilerin özellikle görme engelliler ile iletişim kurmasını zorlaştırıyor. Müziğin başlı başına bir iletişim yöntemi olması nedeniyle işitme engelli bireyler ile görme engelli bireyler arasındaki iletişim engelini ortadan kaldırmada etkili bir araç olabileceğini düşündük ve görme engelliler okulunun müzik öğretmenlerinin de destekleri sayesinde görme engelli öğrencilerden oluşan koroyu ve fısıltı ritim grubunu engelliler gününde konser vermek üzere bir araya getirdik. Provalarımız çok keyifli geçti her iki grup vermiş olduğumuz aralarda birbirlerine yardımcı oluyordu, görme engelli öğrenciler bazı kelimelerin işaret dili karşılığını öğrenerek işaret dili ile de konuşmak istiyorlardı. Müzikal anlamda da çok güzel bir uyum yakaladılar ve konserimiz çok beğenildi her iki grup için de engeller artık ortadan kalkmıştı ve müzik onlar için başlı başına bir ifade ve iletişim aracıydı.” Hayatın içinde doğuştan ya da sonradan edindiğimiz bizi üzen , baş etmekte yoran her ne varsa , travmalar, acılar, duygular, cümleler ile ifade edemediğimiz hisler, bırakalım dökülsün notalara, ritmlere , seslere… Müzik ile ruhumuza gıda olalım kendimizin. Müzik ile durduralım bir kaç dakikalığına o anları… Zihnimizi rahatlatırken hafifletelim yükünü kalbimizin…Müzik ile iyi olalım.