“Mucizeler Doğa’ya değil, bizim Doğa hakkında bildiklerimize zıttır.”

Aziz Augustine

Aslında her şeye kader ya da yazgı deyip sıyrılmak çok işime gelirdi. Orta okul yıllarında “Tanrıların Arabaları” kitabıyla başlayan bilinmeyene, görülemeyene olan merakım, beni kutsal dinleri, kadim inanışları ve spiritüel yöntemleri incelemeye yöneltti. Konuya anladım deyip nokta koymak benim için zordu ama kendimce çıkarımım oluşmuştu.

Hayatın her adımında sorumluluğun bana ait olduğu, ancak Yaradan’ın (ya da herkes için adı ne olursa olsun) çizdiği bir yol olduğunu kabul etmem gerekti. “Kaderimizi biz seçiyoruz” diyorlar, ancak öyle olaylar yaşıyoruz ki bunu ben seçmiş olamam diyoruz. Şöyle düşünüyorum; hologram formunda bir kaderle doğuyoruz. Bu kader planını olduğu gibi yaşayıp tamamlayabiliriz. “Su akar yolunu bulur” deriz, “Olanla Ölene çare yok” deriz, “O istemeden yaprak kıpırdamaz” deriz ve sunulan kaderi yaşar gideriz. Ama ben bu hologramın belli noktalarında duraklar olduğuna inanıyorum. Bu duraklarda, aklımızı, irademizi kullanırsak, çalışırsak, azmedersek ve iyi bir insan olursak kader planımızı bir üst kader hologramına çıkarıyoruz. Bu üstteki kader planı da yine Yaradan’ın bizim için öngördüğü plan. Ama biz o durakları doğru değerlendirdiğimizde, es geçmediğimizde, rehavete kapılmadığımızda o durakta “hadi bir yukarı daha iyi kader planına çık” deniliyor.

Sorun şu ki, hayatımızın hangi noktalarında bu duraklar yani seçim hakkımız var bilmiyoruz. Acaba evlenirken mi, işe girerken mi, hızlı araba kullanırken mi, bir sınava hazırlanırken mi o duraktayız? Gerçekten çabalarsak, dikkatli olursak bir üst kader hologramına geçer miyiz? Üst kader planında da aynı kurallar geçerli ve yine duraklar var. Bu durakları kaçırmayan daha yukarı çıkıyor. Tekâmül olgunlaşıyor. Madem bu geçiş noktalarını bilmiyoruz, bize düşen hep hazırlıklı olmak. Çalışmaktan vazgeçmemek, umudu kaybetmemek, iyilik yapmaktan kaçınmamak, sevgiyi alabilmek ve verebilmek. İşte o zaman önümüzdeki kader planları arasında yolculuk yapmak, diğerine geçmek bizim seçimimiz ve aynı zamanda Yaradan’ın bizim için öngördüğü planlar oluyor.

“Her şey benim seçimim” demek ne kadar iddialı ve gerçeklikten uzaksa, “her şeyi O planlamış ben ne yapabilirim kader kurbanıyım” demek de bir o kadar kendimizi kandırmaca.

Yaşamı iyilik ve sevgi yaşanır hale getiriyor. Bu duygular bulaşıcı olduğundan, karşılık beklemeden bu ikisini ne kadar çok yapabilirsek çevremizde kendimize benzeyen insanlar biriktirebiliriz.

Yukarıda anlattığım hologramlar, duraklar, bir üst kader planı düşüncelerim yanlış ve/veya hayal ürünü olsa da, iyilik ve sevginin gerçek olduğuna sizi temin ederim. Gerekirse ispatlarım.

İyi ve sevmeyi, sevilmeyi bilen insanlarla dolsun çevreniz… Zira benzerler birbirini çeker…