İlkokul son sınıftan beri yabancı müziğe ilgi duyan ben, ortaokulda sürekli Justin Timberlake dinlerdim. İstanbul’da kısmet olmadı biz de Amsterdam’da izledik.

YAZI: Aslı Cimilli

Pop müziğin kralının Michael Jackson olduğu hepimiz tarafından kabul edilmiş bir gerçek fakat popun prensinin de Justin Timberlake olduğunu unutmamak gerek. Eski ama hâlâ sıkılmadan dinlediğimiz hit şarkılarından Cry Me a River, What Goes Around. Sexy Back, My Love veya hit olamamış ama kesinlikle daha çok değer görmesi gereken şarkıları, her yaştan herkesin kulağına hitap ediyor. Dilimize dolanan melodileriyle pop seven veya sevmeyen herkes dinlerken zevk alıyor.

İlkokul son sınıftan beri yabancı müziğe ilgi duyan ben, ortaokulda sürekli Justin Timberlake dinlerdim. Keşke İstanbul’a gelse de canlı dinleyebilsem derdim. O sırada ülkemize Red Hot Chili Peppers, Maroon 5 gibi gruplar gelmişti ve onları canlı dinleyebilme şansını elde edebilmiştim ama Justin Timberlake’in de gelmesi, o sahnede dans ederken benim de kalabalıkta dans etmem ve şarkılarına eşlik etmem lazımdı.

2013 yılında The 20/20 Experience isimli 3. stüdyo albümünü çıkardıktan sonra 2014 yılında İstanbul’a geleceğini öğrendim fakat o sırada İstanbul’da olmadığım için ben gidememiştim. Çok içimde kalmıştı. “Sonraki albümü çıkınca giderim artık” diye düşünüp kendimi avutuyordum. Sonra 2018 geldi. Justin Man of the Woods isimli albümünü çıkardı. Bu yazın da radyolarda çok duyduğumuz Say Something isimli hit şarkısının bulunduğu albümdü.

Kötü haberi ise turne takvimine bakınca gördüm. Justin Timberlake’in turne takviminde İstanbul yoktu. Erkek kardeşimle turnedeki ülkelere baktıktan sonra hem gezelim hem de bir akşam konsere gidelim diye düşünerek 15 Temmuz 2018 tarihindeki Amsterdam konserine 2 tane bilet aldık. Yaz gelsin diye iple çekiyorduk ve sayılı gün gerçekten hızlı geçtiği gibi konser günü geldi çattı.

JUSTIN TIMBERLAKE İLE AMSTERDAM’DA BULUŞMA

Konser Ziggo Dome isimli arenada oldu. Çok kalabalık olacağını düşünerek kapı açılmadan 2 saat önce kapıya gittik. Öyle bir huyum vardır benim. O kadar uçtum onun için, yakından görmem lazım canım Justin’i. Yalnız değildik tabii. Gittiğimizde bir sürü insan sırada oturmuş bekliyordu. Kapılar açıldığı gibi kardeşimle içeriye koşup yer kaptık kendimize. Sahne ve ambiyans çok hoştu. Ana sahnenin ortasından çıkıp karşısındaki tribünlere doğru uzanan başka bir yol da vardı. Bu yolun ortasında ve sonunda da 2 tane küçük sahne vardı. Biz de ortadaki sahnenin oralarda en önde yer bulduk ki hiçbir sahneye uzak kalmayalım.

Justin ana sahneden çıktı tabii. Hem söylüyor hem de dansçılarıyla birlikte dans ediyordu. Enerjisi çok fazlaydı ve enerjisini bize de geçirmeyi başarmıştı. Tam önümüzde bizim kalabalığımıza doğru söylediği de oldu. Elini bize doğru uzattığı fakat diğer çılgın hayranlardan ötürü tutamadığımız da oldu.

Sahnelerden birinde bir kamp ateşi havası oluşturdular. Ortada sahte bir ateş yanıyordu. Justin ile birlikte enstrümanları çalanlar da birkaç odun parçasının üstünde oturup söylüyorlardı. Çok samimi ve güzel bir ortamdı. O kadar fazla şarkı söyledi ki sayamadım. Ona rağmen de yetmedi daha çok istedik. Şu ana kadar gittiğim en güzel konserlerden biriydi. Umarım sonraki albüm turunda ülkemize gelmemezlik yapmaz ve 11 Temmuz Shakira konserinde olduğu gibi bir stadyuma gelir. Ben sırf Justin’i görmek için Amsterdam’a gitmiş olsam bile Türkiye’de olan konserleri de takip etmeye çalıştım.

YAZ BOYU KONSER

Öncelikle yazın başına gidelim. 8 Haziran 2018 Travis konseri. Dinleyebileceğiniz en güzel soft rock – britpop gruplarındandır. Sing, Side, Closer, Why Does It Always Rain on Me gibi şarkılarını duymuş olabilirsiniz. Duymadıysanız da kesinlikle dinlemelisiniz. İnsan dinlerken huzur buluyor. Bu grup 2011 ve 2014 yıllarında da gelmişlerdi. Kalbimde yerleri çok ayrıdır çünkü 2014’te Soma maden ocağında yaşanan üzücü olaydan ötürü konser gelirini Somadakilere bağışladılar. Biletler 10 TL’den başlayıp 500 TL’ye kadar değişiyordu. Bilet aldıysanız hem çok güzel bir müzik dinlemiş oluyordunuz hem de ödediğiniz para ile bağış yapmış oluyordunuz.

O konsere gidememiş olsam da geçen haziran ayındaki de eminim bir o kadar güzeldi. Why Does It Always Rain on Me (Neden yağmur hep benim üzerime yağıyor?) isimli şarkılarını söylerken bir sürü insan renkli renkli şemsiyeler açtı. Grubun solisti Fran Healey ise bize bir sürpriz yapıp Barış Manço’dan Dağlar Dağlar parçasını çalıp söyledi. Ortam da müzik de çok güzeldi. Elbet bir daha geleceklerdir. Bu güzel İskoç grubuna bir şans verip dinleyin derim.

4 Temmuz 2018 tarihinde ise indie rock grubu olan Alt-J’in konseri vardı. 3 yıl önce Maçka Küçükçiftlik Park’taki Harvest Festivali için gelmişlerdi. Bu grubun değeri ülkemizde maalesef çok bilinmiyor. Tesselate, Left Hand Free, Something Good, Deadcrush, bunlar en bilinen şarkıları fakat diğer albümlerinin içinde de keşfedilmeyi bekleyen hazineler yatıyor. Dissolve Me benim favorimdir. Klavye, gitar ve bateriyle harikalar yaratan bu grubu kesinlikle tavsiye ederim. Olur da dinleyip severseniz gidemedim diye üzülmeyin, birkaç yıl sonra tekrar geleceklerine eminim.

Bu güzel grupların dışında iki kardeşten oluşan muhteşem bir gruptan bahsedeceğim size. Angus ve Julia Stone. Konserde Julia’nın anlattığına göre bu iki kardeş evde akustik gitar çalarken aynı anda söylemeye başlıyorlar ve seslerinin birlikte uyumlu olduğunu fark ediyorlar. Daha sonra arkadaşlarının evinde şarkı kaydetmeye başlıyorlar ve bir grup kurmaya karar veriyorlar. İyi ki de kurmuşlar. Benim en sevdiğim ikiliden biridir Angus ve Julia. Julia’nın o yumuşak sesi ve Angus’un o derin sesi akustik gitar eşliğinde kulağa o kadar güzel geliyor ki. Big Jet Plane, Chateau, Grizzly Bear, Just a Boy gibi şarkıları en çok bilinen şarkıları ama siz açın bütün albümleri karışık karışık dinleyin derim. Her modunuza göre şarkı bulabilirsiniz. Tekrar gelirlerse kesin gidilmesi gereken gruplardan biri.

Evet bu yaz benim için konserlerle dolu geçti fakat üniversitem başlayana kadar tatil devam ediyor ve ders notlarının arasında boğulmadan önce ne kadar canlı müzik dinleyebilirsem o kadar güzel benim için. Benim Coldplay’den sonra en sevdiğim grup olan Imagine Dragons da 2 Eylül 2018 tarihinde Küçükçiftlik Park’a geliyor. Demons, Bleeding Out, Believer, Thunder gibi hitlerle radyolarımızda sürekli duyduğumuz bu muhteşem alternatif rock grubunu canlı dinlemenizi kesinlikle tavsiye ederim. Solistleri olan Dan Reynolds’ın melek gibi bir sesi var. Coldplay, OneRepublic, Bastille gibi grupları dinleyenlerin asla kaçırmaması gereken bir konser bence. Aşırı güzel bir kalabalıkla karşılaşacaklarını düşünüyorum. Ülkemize ilk defa gelecekler. Umarım alacakları güzel tepki sonrası tekrardan gelmeye karar verirler.

KONSERLER BİTMİYOR!

Yaz bitse de konserler tabii ki bitmiyor. Bir üniversite festivalinde canlı dinlemiş olduğum Oscar & The Wolf ise 22 Eylül’de UNIQ Açıkhava Sahnesi İstanbul’da, 5 Ekim’de ise İzmir Arena’da sahne alacak. Ülkemize sık sık geliyorlar. Hatta 24 Ağustos’ta Bodrum’da, 25 Ağustos’ta da Çeşme’de sahne aldılar. Bu Belçikalı indie pop grubunu da kesinlikle dinlemenizi tavsiye ediyorum.

Bu bahsettiğim grupları normalde yabancı müzik dinlemiyor olsanız bile seveceğinizi düşünüyorum fakat muhteşem Türk sanatçılarımızın da konserleri sürekli devam ediyor. 14 Eylül 2018’de IF Performance Hall Beşiktaş’ta Eurovision’da bizi gururlandıran Can Bonomo sahne alacak. 29 Eylül’de ise sesiyle herkesi büyüleyen, kendini “özgür müzisyen” diye adlandıran Cem Adrian Bostancı Gösteri Merkezi sahnesine konuk oluyor. Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava sahnesinde zaten konserler eylül boyunca hiç bitmiyor. Candan Erçetin, Kenan Doğulu, Erol Evgin, Sertab Erener ve Edip Akbayram severler Eylül ayındaki konserlere bir göz atsın derim ben.