Özge Akar

Uzman Klinik Psikolog

İlişki bir kalıba sığdıramadığımız konulardan biridir. Psikoanalitik Kuramın kurucusu Sigmund Freud’un dediği gibi “ Bir insanın sana neler yaptığını unutabilirsin; ama o insanın sana ne hissettirdiğini asla unutamazsın. “

İlişki sürecindeki kafa karışıklıklarına baktığımızda sorunun genellikle ilişkinin başlangıç sürecinde olduğunu görürüz. Aslında yaşanan sorunlarla ilgili çoğu sinyali hislerimiz doğrultusunda alıyoruzdur. Fakat bu sorunları o zaman dilimindeki duygu yoğunluğumuzdan dolayı görmezden geliyor olabilir veya düzeltirim düşüncesiyle erteliyor olabilirsiniz. Kendinize şu soruları sormalısınız;

Bir ilişkiye başlarken nasıl bir ilişki içinde olmak istiyorsunuz?

Partnerinizde, aradığınız özelliklerin ne kadarı mevcut?

İlişkiye başlarken sınırlarınızı koruyabilecek misiniz yoksa o ilişkinin içinde kaybolup gidecek misiniz?

Bu soruları sorarak başladığımızda daha sağlıklı adımlar atabiliriz.

Birini gerçekten hayatınızda istediğinizi/istemediğinizi veya sevip/sevemeyeceğinizi yapacağınız ilk sohbetinizle anlayabilirsiniz. Seçtiğimiz bireylere  baktığımızda aslında bunların ailede gördüğümüz kişilerle yani bilinçaltımızdaki örüntülerle benzerlik gösterdiğinin farkına varırız. Çünkü ezberimiz budur ve ve bu ezber bize güvende hissettirebilir. Her benzer örüntü sağlıklı olmayabilir. Korku ve kaygılarımızı bir kenara bırakarak hareket edersek bu ayrımın da farkına varıp ya devam ederiz ya da ilişkimizi noktalarız. Devam etmeye karar verdiğimizde anne ve yeni doğan bebeğin bağlanmasından da bildiğimiz gibi ilişki içinde çiftlerin de birbirine bağlandığını gözlemliyoruz. Burada önemli olan ilişkinizin kalitesini belirlemektir. Güven, samimiyet ve saygı olgularıyla belirleyebiliriz. Düşünün ki bir çift yeni yapılmış bir daire giriyor, iri camdan manzaraya bakıyor veya odaya yerleştireceği eşyaların kombinini düşünüyor.

Bir diğeri aynı eve girdiğinde tavan yüksekliğine ve zemindeki malzemenin cinsine bakıyor olacak. Aynı eve giriyoruz; ama aynı şeyleri görmüyor olabiliriz. Farklı bakış açılarıyla birbirimizle paylaşımda bulunarak tamamlayabiliriz.

İlişki içerisinde sıklıkla sınır sorunu yaşandığını ve kişilerin benliğinden uzaklaştığını görmekteyiz. Biraz önce bahsetmiş olduğum gibi çiftlerin birey olarak saygı duyuyor ve doğru iletişimi koruyor olması gerekmektedir. Korunmadığı takdirde ilişkide “Kim daha baskın?” veya “Kim daha otorite sahibi?” savaşından dolayı çiftler birbirini duymaz hale gelebilir, bu sebepten ayrıma düşürebilir. Sınırlarınızı ancak benliğinizi kaybetmediğinizde belirleyebilirsiniz.

Kişi öncelikle kendi hayatında mutlu ve değerlere sahip olup ortak yaşamlarında paylaşımda bulunmalıdır. Mutluluk ilişkiyi getirebilir ama ilişkinin mutluluk getirdiği neredeyse yoktur. Kendinizi ne kadar çok mutlu ederseniz başkasından da o kadar az şey beklersiniz. Kendinizi daha iyi hisseder partnerinizle daha keyifli bir yaşam sürebilirsiniz.

Sizin farkındalığınızın olması hayatınızda zaman kaybını önler. Birisi hayatınızda olabilir/ olmayabilir. Burada çıkan sonuç ilk düşünce ve hislerinize güvenmeniz gerektiğidir. Fazla düşünmek sizi yorabilir ve zaman zaman karar mekanizmasını parazite sokabilir. Parazitler ertelemeye neden olur, erteleme unutmaya, unutma kaybolmaya… Kaybolduktan sonra mevcut durumla ilgili farkındalık geliştiremezsek süreç tekrara girer.

“İlk” sezgi dışında düşündüğün hiçbir şey sana ait değildir ve olmaz.