İnsanların hayatlarında çoğu zaman amaçları, arzuladığı birtakım şeyler, ulaşmak, gerçekleştirmek istediği hedefleri olmuştur. Kendi hayatımıza da dönüp baktığımızda bunu fark etmek oldukça kolaydır aslında. Ama belki de çoğu zaman bu isteklerimizi, planlarımızı gerçekleştirmek bizim için kolay, meşakkatsiz yollardan geçmiyor. Hedeflerimize giden yolda önümüze engeller, yamaçlar çıkabiliyor. Biz de duygusal varlıklar olduğumuz için bu tip durumlarda isyan etme, belki de o çok istediğimiz amacımızdan vazgeçme, pes etme haline bürünebiliyoruz.

Bu durumları sağlam bir psikolojik duruş ve gerekli motivasyonu kendi içimizde oluşturarak aşabileceğimiz gibi benim bu yazıda bahsetmek istediğim başka bir yol da var: Rezonans Kanunu.

Nedir bu rezonans kanunu önce onu açıklamak isterim. Tanımını yapmak gerekirse bu kanun, evrendeki her şeyin birbirleriyle titreşimler aracılığı ile nasıl iletişim halinde olduğunu anlamamızı sağlıyor. Kelime olarak da rezonans eko, yankı, titreşim anlamına geliyor. Yani başka bir deyişle ifade etmek gerekirse kalbimizin içindeki enerjiyi ya da düşüncelerimizin gücünü kullanarak etrafımıza sinyaller, tepkiler yollarız. Eğer bu sinyaller, etrafa gönderdiğimiz enerjiler ile isteklerimizin enerjisi uyuşursa isteklerimizi gerçekleştirebiliriz. Aslında belki ilk duyduğunuzda kulağınıza yeni bir terim gibi gelse de biz bu yöntemi günlük hayatımızda da çoğu zaman farkında olmadan kullanabiliyoruz. Mutlaka etrafınızda “İnanmak başarmanın yarısıdır.” ya da “Bir şeyi çok istersen olur.” gibi kalıplaşmış cümleleri duymuşsunuzdur daha önce. Bu tip yaklaşımlar, düşünce tarzları rezonans kanununa birer örnek teşkil edebilir.

Peki biz bu kanunu günlük hayatımızda nasıl kullanabiliriz? Özetlemek gerekirse rezonansa göre hayatımızda iyi veya kötü düşüncelerimiz, inançlarımız hayatımızın bir evresinde bizi bulacaktır. Mesela kendinizi sürekli “Ben başarısız olacağım, bu da gerçekleşmeyecek.” şeklinde şartlarsanız başarısız olmanız kaçınılmazdır. “Ben hayatım boyunca yalnız kalacağım.” derseniz yalnız kalırsınız. Yani aslında buradan çıkarmamız gereken sonuç eğer bir şey istiyorsak, kendimizi o gerçekleşecekmiş gibi şartlayıp, tüm kalbimizle onun gerçekleşmiş olduğu senaryoya inanmamız gerekmektedir. Hedeflediğimiz bir iş yeri, kazanmak istediğimiz bir okul var ise mesela kendimizi onunla aynı ortama sokabiliriz, kendimizi orada hayal edebiliriz ve en önemlisi kendimizi bu isteğimizin gerçekleşeceğine inandırmalıyız. Bu durumda da işin belki de en önemli kısmı aklımızdan ve kalbimizden geçenlere dikkat etmek oluyor. Çünkü işin sonunda düşüncelerimiz ve inançlarımız bizim hayatımızı büyük ölçüde şekillendiriyor.

Aynı şekilde, herkesin bildiği üzere, ülkemiz olarak zor bir şubat ayı geçirdik 2023’e yeni girdiğimiz bu dönemde. Her ne kadar yorucu, yıpratıcı ve bir o kadar da üzücü bu dönemi unutamayacak olsak bile yaşadığımız bu olaylardan ders çıkarmalı ve ileriye yönelik her şeyin daha güzel olabileceğine dair umutlarımızı korumalıyız.

Yazının sonuna gelirken aslında bana da bu yazımda kaynak olan Pierre Franckh’in “Rezonans Kanunu: İsteklerin Yönetimi” kitabını sizlere önermek isterim. Eğer bu konuda daha detaylı ve çeşitli bilgilere ulaşmak isterseniz bu kitabı okuyabilirsiniz.