Biz büyürken hobiler olsa da olurdu olmasa da. Ne annelerimizin ne babalarımızın hobisi vardı. Belki hayat daha zordu ya da hobiler zaten tanımlanmıştı herkes için: Anneler dantel, kazak örer, babalar bulmaca çözer, bazı babalar kahveye gider. Yarışma programlarında spiker yarışmacılara boş zamanlarında ne yaptıklarını sorduğunda, cevap nerdeyse her seferinde aynıydı: seyahat etmek, kitap okumak ve arkadaşlarla vakit geçirmek. İşin komiği o dönemde seyahat yılda bir yapılsa şanslı kabul edilirdi o aile. Kitap okumak da birçok insan için, yılda bir kaç kere yapılan bir aktiviteydi.
Hobi komik bir sözcük. Hayatı kazanmak ve idame ettirmek dışında insanın yapmayı sevdiği aktivite veya aktiviteler anlamı. Ne yapmayı seviyorsun, neyi öğrenmek ve ne alanda gelişmek seni heyecanlandırıyor? İnsanın mutlu olduğu aktiviteleri yapmasının fiziksel ve ruh sağlığına pozitif etkileri biliniyor. Travma, depresyon ve ciddi hastalık yaşayan insanlara, tutunacak bir uğraş bazen çok yardım ediyor.
Müzik, resim, dans terapileri artık tıbbı destekleyen alanlar haline geldi. Youtube, depresyon yaşarken bir uğraşa tutunup, onunla iyileşen, sonra bu uğraşla ilgili videoları başkalarıyla paylaşan insanlarla dolu.
COVID zamanları da başka bir boyut getirdi bu olaya. Toronto’da ne zaman bir grup sergisine gitsem, mutlaka bir artist oluyor resme COVID zamanında başlamış. Kanada’da COVID zamanında sevdiği hobisine yoğunlaşıp bunu ekmek kapısı haline getirip başarılı olan birçok insan haber oldu.
Küçücük bir ada olan İngiltere’de insanların sayısız hobisi olması bende hep mutlu bir şaşkınlık yaratır. İngiliz televizyonunda, her turlu hobinin yarışması var. Benim en çok sevdiğim programlar, yılın ressamı, seramik ve yemek yapma yarışmaları. Bu programlar her gelir düzeyinden insanın, evlerinin küçük bir odasında, bodrum katında veya bahçesinde bir kulübede neler yaptığını gösteriyor ve onları çok pozitif ve saygılı bir yarışma ortamına sokuyor. Yarışmayı kazanmak değil, ortak bir ilgiyi paylaşan insanların hobilerine olan sevgisi yüceltiliyor.
Meslek hayatımda birçok insanla karşılaştım, çalıştım. İnsanların sadece işlerinde değil, işin dışında ne yaptıkları onları anlamamda daha önemli oldu yıllar içinde. Hobileri olan ve bunlardan zevk alan insanlar, hayatı daha zengin bir yerden yaşıyor. Hayatın stresleri, mücadeleleri onları daha az etkiliyor. Kendilerini sadece işleriyle tanımlamıyorlar. Hayat zorlaştığında kaçacak bir yerleri oluyor. Etraflarına pozitif bir etkileri var. Bir de yaşlandıkça ve hatta emekliliğe yaklaştıkça, yeni bir kimlik sağlıyor bu uğraşlar.
Çoğu insanı duymuşsunuzdur, ben çalışmadan yapamam, otur otur ne yapayım diyen. Bana hep biraz üzücü gelir bu cümle. Tabi ki çalışmak güzel, ama işten başka hiç mi bir şey yok ilgimizi çeken, yapmak istediğimiz? Böyle durumlarda aklıma Albert Einstein, Winston Churchill ve Kanadalı bilim adamı Fred Banting gibi örnekler geliyor. Einstein hayatı boyunca keman çaldı. Winston Churchill Gelibolu yenilgisinden sonra resme başladı ve hayat boyu resim yaptı. İngiliz kraliyet üyelerinin sanata düşkünlüğü bilinen bir şey. Kraliçe Victoria resim yapardı ve kızı çok iyi bir heykeltraştı. Şu anki İngiltere Kralı Charles’ın sulu boya resimleri gerçekten ileri düzeyde. Kanadalı bilim adamı Fred Banting insülinin rolünün keşfinden dolayı Nobel ödülü kazandı ve 2018 yılında, 1930 yıllarında yaptığı laboratuvarının tablosu çok yüksek bir meblaya satıldı. Bunu duyduğumda inanamadım: İnsan hem nasıl Nobel ödüllü bir bilim adamı, hem de bu kadar iyi bir ressam olur.
Yıllar içinde ben de birçok uğraş edindim. Bazıları bitti (yelkencilik), bazıları hala içimde ama daha küçük düzeyde yapıyorum (bahçıvanlık – evin içinde yaklaşık 40 saksı bitkisi var, ama bahçemde fazla bir şey yok), bazılarına canım istedikçe dönüyorum (quilting, reiki), bazıları ise günden güne daha da büyüyor (resim). Yıllar geçtikçe resim sanatına ilgim ve sevgim daha da derinleşiyor. Bir insanın yaratırken ki o saf, samimi dikkati bana mucizevi geliyor. Her seviyede resme bakmayı seviyorum. Onu yapan kişinin niyeti, sevgisi, en iyisini yapmaya çalışması bana çok temiz ve çok yüksek geliyor. Kendim resim yaparken de bir resim üzerinde birkaç saat çalışmak bende kafa yapmaya yakın bir his yaratıyor. Bunu anlatmak zor, hatta saçma gelebilir birçok kişiye ama yaratım sırasında beyinde birtakım hormonlar salgılanıyor sanırım. İnsan neye severek yoğunlaşsa, bu etki bir ölçüde kendini gösteriyor sanırım.
Son zamanlarda kendimi daha çok resim yapmaya motive etmek için bir Instagram sayfası açtım. Orada daha önce ulaşamadığım benim gibi amatörlerin ve aynı şehirde eyalette ve ülkede yaşayan ressamların yaptıklarını her gün takip edip, kendi yaptıklarımı postluyorum. Ressam olan bir takipçi kazandığım zaman, benden mutlusu yok. Çünkü onların yaptığım bir resmi beğenmesi beni çok mutlu ediyor. Tabi olumsuz yanları da var Instagramın. Mesela acelecilik hissi yaratıyor. Bazen bir resmi bir an evvel postlamak için normalde üstünde çalışacağımdan daha azını yapıyorum. Yine de, internette bir yerde yaptığım resimlerin olduğunu bilmek ve bunları resmi seven başka insanlarla paylaşmak çok güzel.
İnsan, kesinlikle daha zengin ve heyecanlı bir hayat yaşıyor eğer bir uğraşı varsa. O küçük kıvılcımı bulmak, büyütmek, günlük yaşama katmak lazım hayattan daha çok zevk almak için. Bu uğraşı bulmak için, geçmişimize bakmak yardım edebilir. Çocukken, gençken yapmaktan en çok hoşlandığımız, yapmayı en çok hayal ettiğimiz aktiviteler neydi? Eğer bu bir cevap sağlamıyorsa, etraftaki kurslara, arkadaşlarımıza ve hatta youtube, instragrama bakmakta fayda var.
Herkesin içinde mutlaka o uğraş var, bir yerlerde gizlenen. Bulup çıkartmalı ve bırakmamalı onu.