En zor cümleler ilk cümlelerdir… Bütün hikayeyi, bütün metni anlatır aslında. Başlangıçtır ama bitişine göndermedir, yazar bilir en azından ve okura sezdirir ufaktan bir fragman gibi.

Nasıl başlanacağı, nasıl devam edeceği ve nasıl sonlanacağı belli olmayan bir noktadayız sanıyorum; son günlerdeki gibi kelimelerim de benim kontrolümde değil adeta…

Nerede nasıl kendimize sahip çıkacağız, nasıl toparlayacağız, ne kadarını unutmamalı, neyin hesabını sormalıyız… Kafamız öyle karışık ki…

Bir de şu var tabii… Bizi insandan çok kurulmuş otomatik aksam zannetme algısı ve “iyi hissetmek zorundasın” çığırtkanlıkları… “Rutinimize döndük mü?” “Normalimize döndük mü?” Aman ha bir iki haftalık stres, sıkıntı rutinlerimizi bozdu. Hemen uykuya dönelim hep beraber.

Kocaman bir “ACIMADI Kİ!” ve yorganı kafamıza çekmedik mi hala?

Nereye gittiğimizi bilmememiz, kaybolduğumuzu göstermez. Belki kendimizi bulacağımız yere gidiyoruzdur.

Artık “gerçek” olmaya var mısınız?

Dünyaya gösterdiğimiz halimizden daha içerideki “insan”la bağ kuralım mı?

Ve Dünya ailesi olarak bir bütünün anlamlı parçaları, eşit kıymetlileri olduğumuzu hissedelim mi?

Artık yasın da mutluluğun da, rutinin de a- normalin de hakkını tam anlamıyla verelim mi?

Benim fikrim artık bildiğimiz, alıştığımız ve uyuştuğumuz normal artık yok. Olmamalı. Küllerinden yeniden doğan Simurg gibi kendimizi yeniden yarattığımız, başka bir farkındalık boyutunda yeniden doğurduğumuz zamanlara yürüyoruz.

Deprem bölgesinde değildim. Onlarla, onların gerçek ızdıraplarıyla empati kurmak, dayanışmak, anlamaya çalışmanın dahi bir daha asla kapanmayacak kapıları araladığını düşünüyorum.

“Niyetimiz iyi hissetmek değil, hissetmede iyileşmektir”.der Michael Brown. Bu cümleyi bir daha düşünelim. “Niyetimiz iyi hissetmek değil, hissetmede iyileşmektir”.

Yas tutalım.

Şükredelim.

Hepimiz acıyla ızdırapla, sevinçle, coşkuyla iç içe akan hayatımızın hem yasını hem şükrünü içimizde var edelim. İkisini de ağırlayalım gönlümüzde hakkını vererek. Böyle zamanlardayız.

Hayat, farkında olarak yaşanan nefes aralıkları. O kadar.

Yıllardır sizinle çeşitli TV programları, haberleri, dijital platformlar, Vox Dergi, Posta Gazetesi’ndeki yazılarım, Hürriyet.com.tr deki videolarım ve sosyal medya içeriklerimde buluşuyorum. Konuştuğumuz konular estetik plastik cerrahi gibi spesifik bir başlık olsa da aslında beden ve ruh farkındalığı, kabulü hakkında konuşuyor oluyoruz. Bedenimizle, ruhumuzla, var oluşumuzla yeniden, yeni ve keşfetmeye açık bir yolculuğa çıkıyoruz şimdilerde.

Danışanlarım, dostlarım… Umutlu günler de gelir, o rutinler de geri gelir yenileri eklenir, eskiler terk edilir…

Doğanın “küllerinden yeniden doğduğu” bu baharda, biz de bedenimizde ve ruhumuzda yeni bir “ben”i doğuralım; ihtiyaçlarını görelim, şefkatle bakım verelim…Daha farkındalıklı, kendinden memnun, sağlıklı, iyi ve cesur bir insan büyütelim…

Hayatınızın her gününü hakkını vererek yaşamanız dileğiyle…

Vox’ta yine umutlu bir bahara hep birlikte MERHABA diyoruz. Keyifli okumalar…