6 Şubat gününden beri ülkenin yaşadığı tarifsiz acı bir felaketten sonra her birimiz derin bir üzüntü içindeyiz. Aslında üzüntü kelimesi bile yetersiz kalıyor içinde bulunduğumuz ruh halini tanımlamaya. Bizi ayakta tutan en temel duygumuz yani güven duygumuz korkunç bir yara aldı.
Psikolog Abraham Maslow’un, insanların hayatta kalabilmesi için ihtiyaçlar listesi oluşturduğu çok önemli bir kuram vardır; “İhtiyaçlar Hiyerarşisi” kuramına göre bir insanın ilk ihtiyacı fizyolojiktir, yani nefes alma, yemek, su, boşaltım, uyumak gibi piramidin en temelini oluşturur.
Piramidin ikinci katı güvenliktir. Bir canlı hayatta kalmayı başardıktan sonra, güvenli ve huzurlu bir hayat sürebilmelidir. Kendinizi güvende hissetmediğinizde, kendinizin en iyi versiyonu olma yönünde çaba sarf etmeniz de mümkün olmayacaktır. Bu seviyeye bireysel güven, duygusal güven, finansal denge hali, sağlık ve iyilik, kazadan ve hastalıktan uzak olma gibi birçok alt başlık ekleyebiliriz.
Piramidin üçüncü seviyesi sevgi ve ait olma duygusudur. Arkadaşlık, aile ve mahremiyet bu bölümün içindedir. Bir yere, birine ya da bir topluma ait hissetmek bir yandan güvenlik duygumuzu da aslında pekiştirmiyor mu? İnsanlar tek başına yaşayamazlar, yaşamlarını sürdürebilmek için başkalarının varlığına gereksinim duyarlar. Başkalarıyla birlikte yaşama, başkaları tarafından kabul görme, arkadaşlık, sevme ve sevilme gibi sosyal ihtiyaçlar insanlar için önemlidir. Piramidin dördüncü seviyesinde saygıyı görürüz. Öz saygı, özgüven, başarı, başkalarına saygı, başkalarından saygı gibi…
En tepeden önceki son basamakta ise özgüven ihtiyacı yer alıyor. Yani ayrıcalıklı ve başarılı olma hissi. Bu, biraz ego tarafımızla ilgili... Toplumdaki yerimizin ve değerimizin diğerlerince görüldüğü, fark edildiği, önemsendiği hissi... En nihayetinde birçok insan, saygı görmek ister. Kimse insanlar kendisini suistimal etsin, itip kaksın istemez. Bağımsızlık duygumuz, kendimize güvenmemiz ve özgürlük arayışımız da buradan gelir. Bir önceki seviye ve bu seviye, bir araya gelerek psikolojik ihtiyaçlarımızı oluşturur.
Piramidin en tepesindeyse kendini gerçekleştirme ihtiyacı olduğunu görürüz. Her bireyin kendine ait yetenekleri ve karakteri vardır. Birey bu kendine ait özelliklerini geliştirme ve kanıtlama ihtiyacı hissetmektedir. Fakat, bu ihtiyacın karşılanabilmesi için, diğer alt basamaklardaki ihtiyaçların yeterince karşılanmış olması gerekmektedir. Aksi takdirde bireyin kendini gerçekleştirmesi çok mümkün değildir.
Şimdi bakıyorum da, hayatta kalabilmek için bir insanın duyduğu ihtiyaçlar listesine göre depremden sonra pek çok insan henüz piramidin ilk basamağında takılıp kaldı. Sonrasındaysa güvenlik ihtiyacı sekteye uğradı. Depremi bizzat o bölgede yaşamamış bizler için sorun, piramidin ikinci basamağından başladı; güvenlik.
Peki bu durumu nasıl düzeltebiliriz?
Piramidin tersinden başlayarak ilerlemek aslında çok da kötü bir fikir değil. Kendini geliştirmiş bireylerin kendine has yeteneklerini kullanarak becerileri ölçüsünde yardım bekleyenlere verebileceği bir şey olmalı. Bu para olabilir, yemek olabilir, eğitim olabilir, barınak olabilir ve hatta sarılarak sevgi vermek, sadece karşısındakini dinlemek de olabilir.
Bir düşünün, sizin en belirleyici özelliğiniz ve yeteneğiniz nedir? Başka birine fayda sağlayabileceğiniz beceriniz nedir? Gönüllü olarak hangi çalışmalarda kendinizi gerçekleştirip başkalarına fayda sağlayabilirsiniz?
İşe yarar hissetmek de bizi değerli hissettiren en önemli duygulardan biridir. Evet çok üzüldük, evet hepimizin güvenlik algısı yerle bir oldu ama sürekli bunlarla yaşayıp hiçbir şey yapmadan duracak mıyız? Var olan becerilerimizi başkalarının, bunlara ihtiyaç duyanların hayrına kullanmayacak mıyız? Hadi kalkın yerinizden ve “ben ne yapabilirim?” sorusuyla başlayın güne. Yapabileceklerinizi yazın, listeleyin ve bir şeyler yapın.