Algı Eke son dönem sanat dünyamızın genç ve başarılı kadın oyuncularından. Çok erken yaşlarda başladığı sanat hayatında akıllarda kalan rollerle tanıdık onu. Bu sayımızın konuğu olan sanatçı ile gündelik hayatından sinemasına uzanan bir söyleşiyi sizlerle paylaşıyoruz.
Güzellik ve estetik anlayışınızı nasıl tarif edersiniz?
Güzellik ve estetik anlayışım zaman içerisinde evrildi. Artık özellikle kadında daha özgün kendi etnik kökeninin izlerini taşıyan karakteristik tavrı olan simaları beğeniyorum. Genel kurallar çerçevesinin dışında orjinal olarak niteleyebileceğim bir güzellik anlayışı sanırım. Basit, sade, olduğu gibi özgüvenli. Bedenine bakan sağlıklı insanlar. Domine edilenin aksine kendiyle mutlu olan güzel olan diyebilirim. Estetik cerrahinin bu anlamda yeri tartışılamaz, anlaşılmayan estetik dokunuşlara ise bayılıyorum.
Bir süredir Datça’da yaşıyorsunuz. Datça’da hayat nasıl geçiyor?
Datça muazzam güzellikte bir doğaya sahip. Oksijeni en yüksek yerlerden biri. İnsanı metropole göre daha sakin keyifli ve iyi bir anlamda umursamaz. Okumak yazmak için ideal bir yer. Ben dönemsel çalışan biri olduğum için çalışmadığımda orada yaşıyorum. Küçük fakat huzurlu bir hayat, bir dinlenme oluyor benim için. Daha fazla kendime ve yapmak istediklerime vakit ayırabiliyorum. Zamanın akışı burada İstanbul’a göre çok daha yavaş. Bir şey yapmak için dakikaları hesaplamak ve zamanla yarışmak zorunda değilim. Burası ruhumu temizliyor ve daha optimist bir insan oluyorum. Büyük şehrin rekabetinden uzaklaşıp ekonomik olarak da daha rahat bir yaşantım oluyor. Tahmin edebileceğiniz gibi bu durum konforlu ve huzur verici. Stresten uzak bir hayat kısacası ve imkanı olan herkese tavsiye ederim.
Sinema ve dizi kariyerinizde güzel işlere imza attınız. Yeni bir karakteri seçerken sizi en çok etkileyen unsur ne oluyor?
Bir projeye karar verirken karakterden önce senaryo daha önemli benim için. Örneğin; iyi yaratılmış bir karakteri kötü bir senaryo eritebilir. O yüzden önce senaryo diyorum. Senaryonun bütünü karakteri etkiliyor, kendimce seçici oluşum bu yüzden. Sonra karakteri var edip edemeyeceğim konusuna bakıyorum. Yeteneğimin ve vizyonumun karaktere yetip yetmeyeceği üstünde karar verip, projeyi o şekilde değerlendiririm. Tüm bu bileşenler tamam ise karakter bana uygun demektir. Sonrası da projenin diğer bileşenlerinin durumuna göre gelişir. Oyunculuğu başarıyla yaptıktan sonra iş kendi yolunu çizer. Ben de bir sonraki proje için gelen tekliflere yoğunlaşırım.
Her bahar yeni başlangıçlar demek. Sizin yeni projelerinizi öğrenebilir miyiz?
Her bahar her gün yeni başlangıç. Keşke hep bunun bilincinde olsak. Bu farkındalığı hiç kaybetmesek. Bir film yazıyorum bu aralar onun üstüne çalışıyorum. Bir de anlaştığım bir proje var haziran ayında çekilecek bir sinema filmi. Canlandıracağım karakter üstüne çalışıyorum. Şimdilik durumlar bu şekilde.
Çantanızda olmazsa olmazlarınız?
Zaman zaman çok seyahat ediyorum. Bu nedenle çantamda her zaman pek çok şey oluyor. Ancak olmazsa olmazlarım dersek; not defterim, dudaklarım çok kuruduğu için lip stick ve parfüm. Yağlı bir cilt sahibiyim dolayısıyla transparan pudra bazen okuduğum kitap ve müzik için kulaklık olur. Bunlar sürekli çantamda bulunur.
Şu aralar kimleri dinliyorsunuz?
Bu aralar Hümeyra dinliyorum, bayılıyorum sesine. Sadık bir Spotify kullanıcısıyım. Listeler oluşturmayı çok seviyorum. İyi bir müzik dinleyicisiyim bence. Yabancılardan ise Zaz ve Stefano Bollani severek dinlediğim isimler.
Nişantaşı sizin için ne anlam ifade ediyor? İstanbul’da olduğum zamanlar Nişantaşı mutlaka gittiğim semtlerden birisi. Tarih ve modern zaman iç içe orada. Mesela, çok eski, içinde hikayeler barındıran bir binanın altında yeni nesil bir kahve dükkanı var. Bu bileşim çok hoşuma gidiyor. Nişantaşı’nın eski İstanbul’dan yansıyan parçalarını zamanın ilerisinde bir atmosferde yaşadığımızı düşünüyorum. Bu heyecan verici.