2022’yi bitirirken evet bir yıl daha yaşlandık, bir yıl daha yaşadık diyelim.
Son yıllar belki pandemiden beri çok hızlı bir hayatın içine düştük, sanki her şey çok hızlandı, günler bile 24 saat değil gibi… Hep bir yerlere koşturduk, bir şeylere yetiştik, hep “çok değerli” insanlara çok kıymetli zamanlar ayırdık ve “çok önemli” konuları kaçırmadan takip etmeye çalıştık.
Bence yorulduk, tükendik… Ruhsal olarak da bedensel olarak da… ve aslında hayatımızı yine “yaşayamadık!” Yaşayamadık çünkü, toplumsal uyumumuz için şart olduğunu düşündüğümüz maskelerimizi taktık, altında ezildik… Sosyal medyada başka hayatları kopyaladık, taklit ettik, başka bir yaşamı satın aldık. Bunu otomatik olarak yaptık, onaylandık, takdir gördük, sevildik, sayıldık, itibar gördük… Belki…
Ama ya SEN?
Sen nerdesin ve gerçek sesin, gerçek yüzün nerede? Kendini bilmek…
Ne istediğini, nasıl olmak istediğini, gerçek hayallerini bilmek…
Yıl biterken bunları düşünerek kapatmayı seçelim mi? Hangi düşünceler, duygular, insanlar benim yolumda ışık oldu, iyi geldi, önümü açtı…
O nedenle eski düşünce kalıplarımızı, önyargılarımızı, hapsedilmişliklerimizi ve öğrenilmiş çaresizliğimizi geride bırakıp yeni yıla yakışır bir başlangıç yapabilir miyiz?
Yeni bir BEN yeni bir SEN yaratabilir miyiz?
Bu yıl özellikle toplumsal ve kültürel baskıyı en yoğun yaşayan memleketim kadınlarının; özgürlüklerinin, özgünlüklerinin, hayallerinin, görünüşlerinin, ruhlarının ve bedenlerinin arkasında durmalarını diliyorum. Gerçekten “kendilerinin” neye ihtiyaçları olduğuna cesaretle bakabilecekleri, günün sonunda hep kendi olacakları, kendilerini bilecekleri bir yıl diliyorum.
Geleneksel kalıplara, kör eleştirilere, toksik ilişkilere veda edelim. Bu yıl mottomuz; sana ne lazımsa sen bilirsin, neye ne kadar ihtiyacın olduğu senin sorumluluğundur! Olsun mu? “İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir, sen kendini bilmezsen ya nice okumaktır?” Yunus Emre’ye selam olsun. Yeni yılınız kutlu olsun…